HOŞGELDİNİZ ARKADAŞLAR SLM HERKESE
  peygamberimizin hayatı
 

TürkMania // Türkiye'nin en seviyeli forumu

Geri git   TürkMania // Türkiye'nin en seviyeli forumu > KÜLTÜR & SANAT & EĞİTİM > Dini konular

haftanın konuğu gökhan anlattı beyin testi yarışma başladı Kadınca şiir yarışması
Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 07-25-2006, 03:19 AM   #1
hurbyy
28.02.2008 G.C

İSTANBUL Şubesi
 
 
hurbyy - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 4.960
Ruh Halim:

Seviye: 51 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 757 / 1261
Güç: 1653 / 8041
Deneyim: 46%


Teşekkür Sayısı: 465
522 Mesajına 911 Kere Teşekkür Edildi
hurbyy will become famous soon enough
hurbyy - İCQ üzeri Mesaj gönder hurbyy - AİM üzeri Mesaj gönder hurbyy - MSN üzeri Mesaj gönder hurbyy - YAHOO üzeri Mesaj gönder hurbyy isimli Üyeye Skype üzeri Mesaj gönder
Exclamation Peygamber Efendimizin Hayatı Genel Anlatım

PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)' in HAYATI
Hz.Peygamber (s.a) kayıtsız şartsız yeryüzü halkının neseb yönünden en hayırlısıdır. Nesebinin şerefi en yüksek doruk noktasındadır. Buna düşmanları bile şahitlik ederlerdi. Bu yüzden düşmanı olan Ebu Sufyan, Bizans hükümdarının huzurunda bu şekilde tanıklıkta bulunmuştu. En şerefli kavim onun kavmi, en şerefli kabile onun kabilesi ve en şerefli aile onun ailesidir. Habibullah (sav), Mekke'de, Rebi'ül-evvel ayının onkinci Pazartesi gecesi sabaha karşı dünyaya gelmiştir (M.570). Böylece, Hz.Adem'den beri devam ede gelen peygamberlik nuru sahibini bulmuş oldu. Babası Abdullah, Peygamberin doğumun dan iki ay önce vefat etmiştir. Annesi Vehb kızı Amine, doğumunda diğer kadınlar gibi eziyet çekmemiş, hatta ağırlık bile hissetmemiştir. Hamileyken, bir gece rüyasında tanımadığı bir kimse gelip; "Sen alemlerin hayırlısına hamilesin; doğduğunda adını Muhammed koy", diye ikaz bulunmuş; doğum anında da heybetli bir ses duyarak irkilmiştir. Ne zaman ki Muhammed vücuda geldi; baktım, mübarek başını secdeye koydu; ellerini kaldırdı, duada bulundu", şeklinde anlatıyor. Hz. Muhammed (s.a.v) sünnetli doğmuştur. Doğduğunda sırtında ve omuzunda peygamberlik mührü vardı. Doğumuna arz şehadet etmiştir.
* Resulullah (s.a.v) doğduğu gece, yeryüzünde bir çok put düşüp kırılmıştır.
* İran hükümdarı Kisrai kemerli bir saray yaptırmıştı. On dört kulesi vardı. O gece kulelerin bütün şerefeleri yıkılmıştır.
O zaman Araplar arasında adet olduğu üzere, çocuğun süt anneye verilmesi kararlaştırıldı. Ancak hiçbir sütanne, yetim bir çocuğu almak istemiyordu. Bu arada amcası Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe, çocuğu bir müddet emzirdi. Kardeşinin oğlunun doğumuna sevinen Ebu Leheb'in, onun şerefine Süveybe'yi azad ettiğini ve bu yüzden Efendimizin doğduğu gün olan her pazartesi günü azabının biraz hafifletildiğini kaynaklar bize bildirmektedir.
Sonunda Beni Sa'd kabilesinden Halime binti Ebi Züeyb, Hz.Muhammed'i kabul etti. O sırada Beni Sa'd yurdunda kıtlık vardı. Hz. Halime bebeğin gelişi ile ineklerin sütünün artığını, çadırın etrafının yeşilliklerle dolduğunu, evine bereketin geldiğini ifade ediyor. Resulullah (s.a.v) ,bu göçebe süt anne'nin yanında oldukça sade bir hayat geçirmiştir.Gündüz otlakta sürülere bakıyor, aileye yardım ediyordu.Çoğu zaman ,yalnızca hurma ve süt ile yetiniyorlardı. Hz.Muhammed (s.a.v), süt kardeşleri ile kırlarda oynuyor,koyun güdüyordu. Bir defasında, süt kardeşi Şeyma'nın omuzunu bilinmeyen bir sebeple o kadar kuvvetli ısırmıştıki, ömür boyu izi silinmedi. Yıllar sonra bir savaşta esir düşen Şeyma'yı, Resulullah (s.a.v) bu yara izinden tanımış gözleri yaşarmıştı. Hz.Halime, Hz.Muhammed'i (s.av) kendi çocuklarından fazla seviyordu. Daha ilk günden ondaki farklılığı hisseden Halime, O'nu gözü gibi koruyordu. Resulullah, süt annesinin sağ göğsünden emer, sol göğsünü kardeşlerine bırakırdı. Ondaki bu üstün hallerden ve mucizelerden ürken Hz.Halime çocuğu annesine teslim etti. Kısa bir süre sonra annesi, zenci cariye Ümmü Eymen ve bir hizmetçi ile Medine'ye hareket ettiler. Neccaroğuları kabilesinden birinin evinde ikamet edildi. Resulullah'ın babasının kabrini de ziyaret etmişlerdi. Hz.Amine, dönüş yolu üzerinde Ebva denilen yerde vefat etti ve oraya gömüldü. Resullah (sav) o sırada altı yaşında bulunuyordu. Zenci cariye Ümmü Eymen ile Mekke'ye dönen Hz.Muhammed (sav), epeyce yaşlı olan dedesine teslim edildi. Şefkatli bir insan olan Abdulmuttalib'in, öksüz ve yetim torununa gösterdiği sevgi pek büyüktü. Dedesi vefat edince Hz.Muhammed (sav) diğer dört amcasına tercihen, Ebu Talib' emanet edildi. Çünkü güvenilir, zeki, cömert ve iyi kalpli biriydi. Diğer amcası Ebu Leheb kendisini içkiye kolay hayata vermiş bir ahlaksızdı. Esasen daha çocukluk devresinden itibaren Peygamberimiz ile Ebu Leheb'in arasının açık olduğu görülür Resulullah (sav) pek zengin olmayan fakat cömertliği ile tanınan amcasının yanında pek rahat içinde yaşamıyordu. Ancak Ebu Talib ve zevcesi, ona kendi çocuklarından daha iyi bakıyorlar, diğer çocuklar gibi sofra kurulur kurulmaz saldırmadığından ona ayrı yemek çıkarıyorlardı. Resulullah'ın yengesine olan sevgisi bir anne sevgisinden farksızdı. Ebu Talib Suriye'ye bir kervan götürmek üzere yola çıktığında Resulullah dokuz bir rivayete göre de on iki yaşında idi. Şam ile Kudüs arasında Busra denilen bir yerde kervan konakladı. Burası Bizans toprağı olduğundan yakında bir manastır bulunuyordu. Bu manastırda bulunan rahip Bahira, Hıristiyanlığı bilen, İncil'i derinlemesine incelemiş biriydi. Son peygamberin gelmesinin yakın olduğunu biliyordu. Ebu Talib'e çocuğun kim oduğunu sordu."oğlum" cevabını alınca,"O senin oğlun olamaz" Bu çocuğun babası ölmüş olmalı", dedi. Ebu Talib amcası olduğunu söyleyince, çocuğu hemen geri götürmesini tavsiye etti. Ebu Talib'te Mekke'ye dönmekte acele etti.

PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)' in ÇOCUKLUĞU VE GENÇLİĞİ


Bir insanın hayatında anne babasının yeri tartışılmaz. Bu her insan için aynıdır. Daha doğmadan babasını çok küçük yaşta da annesini kaybeden Hz.Muhammed'in (sav) bütün sevgisinin odak noktasını Rabbi teşkil ediyordu. Anne ve babasından sonra çok sevdiği dedesi ve amcasını da kaybeden Hz. Muhammed'i (sav), Allah (cc) adeta kimse ile paylaşamıyor, Habibi'nin sevgisinin yalnız kendisine ait olmasını istiyordu. Resulullah (sav) aynı zamanda ummi idi. Zaten Kureyş'in aklına durgunluk veren de; okuması yazması olmayan bir insan dan dünya'nın en güzel sözlerinin duyulması idi. Eğer herhangi bir eğitim görmüş olsaydı, ona karşı olanlar ve inkarcılar bunu delil olarak kullanacak ve ayetleri kendisinin yazdığını iddia edeceklerdi. Ümmilik.O'nu savunduğu davada bu tür suçlamalardan koruyordu. Diğer bir husus; Resulullah'a ilk vahiy edilen ayet; "Seni yaradan Rabbinin adıyla oku", idi. Demek ki asıl aydın, asıl ilim sahibi, Allah'ı bilen, O'nun adıyla okuyan, O'nu tanıyan insandır. Resulullah'ın (sav) doğumundan itibaren her an, her saniye Allah (cc) tarafından korunduğunu görüyoruz. Ondaki farklılık, ondaki üstün haller ve seçilmişlik, bu ilahi himayenin sebebidir. O her haliyle diğer insanlardan farklıydı Alemlere Rahmetti. O'nda da nefis vardı ama O her türlü kötülük ve günahtan korunmuştu. Bir defasında kendine putlara adanan putlara adanmış hayvanların etinden ikram eden Zeyd İbn Ammar'a; "Putlara adananı yemem", buyurmuştur. Yine her yıl düzenlenen bir putperest bayramına halaları tarafından zorla götürülmüş, bayram yerinde bazı kişiler gelerek bu ayinlerin kendisine yasaklandığını ona bildirmişlerdir. Halaları da O'nu bir daha böyle yerlere götürmemişlerdir.

* Sahih hadislerden de anlaşılacağı gibi; Hz. Muhammed (sav) soyların en faziletlisinden dünyaya gelmiştir." Allah mahlukatı yarattı ve beni en hayırlılarının içinde kıldı.Sonra onları,Arap ve Arap olmayanlar diye iki fırkaya ayırdı ve beni en hayırlılarının içinde kıldı (Kureyş). Sonra, ailelere ayırdı ve beni en hayırlı aileden kıldı.Şahıs olarak da ailenin en hayırlısı kıldı", bu hadisi şerif bize bunu anlatmaktadır

PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V)' in Hz. HATİCE İLE EVLİLİĞİ

Resulullah'ın (sav) ve ailesinin, tarım ve ziraatle uğraştığına dair hiçbir bilgi mevcut değildir.Hz.İbrahim(a.s) şu duasında da zikrettiği gibi "Ey Rabbimiz, Namazı dosdoğru kılmaları için ben; çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kabe) yanında, eksiksiz bir vadiye yerleştirdim.. "(İbrahim:37). Mekke vadisinde ziraat yoktur.Geriye yalnız ticaret kalıyor.Bu ticaret de daha çok; kumaş , yiyecek kuru yemiş ve güzellik malzemeleri üzerine idi. Habibullah (sav) gençlik dönemine girmesiyle beraber ticaretle uğraşmaya başlamıştır. Mekkeli tüccar, Kays b. es-Saib İslam'dan önce O'nunla ticari münasebetleri olduğunu ve ondan daha iyi bir ortağa rastlamadığını anlatır. Mekke'liler tacire (kadın tüccar) ve tahire ( temiz kadın ) adını verdikleri Hz.Hatice, Mekke'li zengin bir dul kadın idi. İki kez evlenmiş, iki eşini de kaybetmişti ( ilk eşi, Atik el-Aziz et-Tamime; ikinci eşi, Hind b.Zürare'dir her iki eşinden de birer çocuğu olmuştur. Birkaç sene kıtlığın ağır basması üzerine Ebu Talib, Yeğenini iş istemesi için Hz. Hatice'ye gönderdi Hz. Hatice'de,ahlakının güzelliğini ve ününü sık sık duyduğu Hz. Muhammed'e memnuniyetle kervanını teslim etti ve onu , kölesi Meysere'yi de yanına katarak Kudüs yakınlarındaki Busra denilen yere gönderdi. Hz.Muhammed (sav) burada Netura isimli keşişle karşılaştığı tarihçiler tarafından anlatılır. Her an onun başının üzerinde dolaşan bulut keşişin dikkatini çekmiş ve kendisi ile tanışmak istemiştir. Evvelce tanışmış olduğu Meysere'yi yanına çağırarak Hz.Muhammed hakkında bazı sorular sordu. Aldığı cevaplar karşısında irkilen keşiş; "O Peygamber'dir, hemde Peygamberlerin sonuncusudur", demekten kendisini alamamıştır. Hz.Muhammed (sav) alışverişlerini tamamladıktan sonra Mekke'ye döndüler. Meysere yolculuk boyunca tüm olanları Hz. Hatice'ye bir bir anlatır. Hz.Hatice'nin Peygamberimize karşı saygısı ve sevgisi bir kat daha artmıştır. Hz.Hatice iş bahanesi ile Hz . Muhammed'i (sav) sık sık evine davet etti ve hediyeler gönderdi. Allah Resulu ile evlenmeyi istiyordu. Sonunda meseleyi dostu Nüfeyse'ye açtı. Onun aracılığıyla Muhammed (sav) ile Hz. Hatice evlendiler (miladi 595) O sırada Hz.Muhammed (sav) 25, Hz.Hatice ise 40 yaşında bulunuyordu. Peygamber efendimiz daha sonra Hz.Mariye'den olan oğlu İbrahim hariç diğer çocukları Hz. Hatice ' dendi. Bunların isimleri: Kasım, Rukiyye, Fatıma, Ümmü Gülsüm ve Abdullah idi. Kasım ve Abdullah küçük yaşta vefat etmişlerdir.

Hz.Peygamber her sahada olduğu gibi aile hayatında da örnek ev reisi olmuş; hanımına ve çocuklarına karşı her halükarda müşfik davranmışlardır.

İLK VAHYİN GELİŞİ VE RİSALETİN BAŞLANGICI

Habibullah (sav) otuzsekiz yaşına girmişlerdi. Bir sene boyunca gaibden sesler duyup, bazı nurlar gördüler. Daha sonra Allah'ın sevgilisi, altı ay kadar süren sadık rüyalar görmeye başladılar. Gördükleri rüyalar apaçık ortaya çıkıyorlardı. Hz. Muhammed (sav) yaşadıkları bu haller üzerine, yalnızlık aramaya başladılar.Toplumun zülmetinden sıkılıyor; yalnız kalmayı arzuluyorlardı.
Resullah halvet yeri olarak Mekke'ye 5km kadar uzakta bulunan Hira mağarasını tercih etmişlerdi. Dedesi Abdulmüttalip'te Ramazan aylarında bu mağarada inzivaya çekilirlerdi. Allah Resulü sık sık bu mağaraya çekilip ceddi Hz.İbrahim'in dini üzere ibadet ve dua ediyor; insan ve kainatın yaradılış sebep ve hikmetleri üzerinde derin düşüncülere dalıyorlardı. 610 senesi, Ramazan ayının 27.gecesi idi. 40 yaşına gelmiş olan Hz.Muhammed (sav), o senenin Ramazan ayını bu mağarada geçiriyordu.Seher vaktine doğru, vahiy meleği Cebrail (as), Allah'ın Habibine insan süretinde gözükerek hitap etti ve Kur'an'ın ilk ayetlerini kendisine okudu.Resullah olayı şöyle anlatıyor; " Bana kendisinin Cebrail adlı melek olduğunu ve Allah'ın beni Peygamber olarak seçtiğini bildirmek için geldiğini söyledi. Bana abdest almayı ve istincayı öğretti.Temiz olarak dönünce; "OKU" diye emretti. 'Ben okumayı bilmiyorum' diye cevap verdim . Beni kollarının arasına alıp sıktı.Sonra yere bırakarak; " Oku" diye emretti. Ben yine okuma bilmediğimi söyledim. Beni tekrar ve daha kuvvetli bir şekilde sıktı.Tekrar "Oku" dedi. Ben okuma bilmediğimi tekrarladım. Be sefer beni üçüncü defa sıkarak bıraktıktan sonra dedi ki; " Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından (embriyo) yarattı. Oku! Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten O'dur. İnsana bilmediğini O öğretti." (Alak1-5) Allah Resulu de, Alak süresinin bu ilk ayetlerini tekrar etti, inen ayetler, Resulullah'ın hem diline hemde kalbine yerleşmişti . Hemen ardından Melek kayboluverdi. Heyacan ve şaşkınlık içerisinde Hz.Resul mağaradan çıkarak evine doğru yola koyuldu.Yolda hayreti bir kat daha arttı. Zira ağaçlar, dağlar, taşlar , çiçekler; "Esselamü aleyke ya Resulüllah", diyerek kendisini selamlıyorlardı. Titreyerek eve dönen Allah Resulü, hanımına; "beni örtünüz! Beni örtünüz" diyerek yatağa girdiler. Uyandıklarında biraz sakinleşmişlerdi. Olanları Hz.Hatice'ye anlatarak, tedirginliklerini arz ettiler. Bu hadise ile beraber, Resulullah'ın özel hayatı kapanıyor, hayatının ikinci safhası olan Peygamberliği başlıyordu.

İLK MÜSLÜMANLAR


Kainatın Efendisi Hira'da aldığı peygamberlik vazifesini ilk olarak eşi Hz.Hatice'ye anlatmıştı.Eşi böylesine ağır bir vazifenin mesuliyetini zerreden kürreye vücut ve gönül ülkesinde yaşar haldeyken ; Cenab-ı Allah'ın Hz.Hatice'ye yaşattığı hal çok manidardır.O büyük kadın 'bana ne oluyor bilmem?' diye endişe duyan Allah Resulüne; 'Müjdeler olsun sebat et.Canımı yed-i Kudretinde tutan Allah ' a yemin ederim ki, sen bu ümmetin peygamberisin. Allah seni asla bırakmaz. Sen sıla-i rahmedersin, sözün doğrusunu söylersin, meşekkatte sabredersin, misafirleri ağırlarsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın, Allah böyle kuluna kefildir.' şeklinde sözleriyle destek olmuş gönlünü açmıştır.
Bu sözler onun ne kadar yüce ruhlu, faziletli ve inançlı bir kadın olduğunu göstermektedir. Cenab-ı Hakk'ın kutlu Peygamberine verdiği büyük lütuflardan biri de. Kendisine Hz.Hatice gibi bir zevceyi nasip etmesidir.Resul-i Ekrem efendimiz, ilk müslüman olma şerefine de nail olan eşine Cebrail (as) ' dan öğrendiği şekilde abdest aldırdı ve imam olarak iki rekat namaz kıldırdı.Ulaştıkları gönül birliğini 'Mutlak Bir'in önünde ve O'na sığınarak perçinlediler.

Hz.PEYGAMBERİN ve İLK MÜSLÜMANLARIN MARUZ KALDIĞI İŞKENCELER

Açıktan davetin başlaması ve Müslüman olanların sayısının günden güne artmasıyla beraber, Kureyşliler de Müslümanlara karşı düşmanlıklarını arttırmışlardı. Hareketin lideri olması hasebiyle, en büyük taarruzlar Allah Resulüne yöneltiliyordu. Hz.Peygambere düşmanlık edenlerin başında Ebu Leheb ve karısı gelmekte idi. Hz.Peygamber!in arkası sıra dolanır; o tebliğ ettikçe kendiside; 'Ben onun amcasıyım . Muhammed sizi atalarınızın dininden döndürmek istiyor, sakın ona inanmayınız diyordu.' Hz.Peygamberin başının taşla ezmeye yemin etmiş; taşı kaldırdığında kaskatı kesilmiş, muvaffak olamamıştı.Bir defasında da önünde ateşten bir çukur açılmış, Allah Resulüne yanaşamamıştı. Peygambere olan düşmanlığı o dereceye ulaşmıştı ki; Peygamberimizin kızları Rukiye ve Ümmü Gülsüm 'le evli olan oğulları Utbe ve Uteybe'ye onları boşattırmıştı. Ebu Cehil'de dili ve eli ile Peygamber efendimize ve Müslümanlara çok eziyet etmiştir . Ammar b. Yasir'in annesini öldüren bu zalim, Peygamberimiz harem'de namaz kılarken, boğazlanan bir devenin döl yatağını, içinin çirkinlikleriyle getirtmiş ve Resul-i Ekrem secde de iken sırtına koyuvermişti. Kureyş'in ulularından olan Velid b. Muğire de ; hac mevsimin de halk toplandığında Peygamberimize sıfatlar yakıştırıp, en uygun sıfatında sahir (büyücü) olduğunu, zira Muhammed'in kişi işe kardeşi ve karısı arasını ayırdığını söylüyordu.

O Allah Resulü'nü tek başına öldürmeye de teşebbüs etmiş, fakat; Allah'ın bi lütfü olarak, Peygamberimizin sesini Kabe'de namaz kılarken işittiği halde zatını görememiş, ne yana yönelse se arkasından gelmiş bu suretle muvaffak olamamıştır. As b. Vail Hz.Peygamber 'in oğlu Kasım öldüğünde en acılı anında kendisi ile 'etber' (erkek çocuğu olmayıp soyu kesilen) diyerek alay etmiştir.Kevser süresi As b. Vail hakkında nazil olmuştur. As b. Vail bir dağ geçidinde eşşeğinden düşüp bacağını kırmış, bu yaranın şişip mikrop almasıyla rezil bir şekilde ölmüştür.Şunu hemen belirtelim ki Allah Resulüne zarar verenlerin hepsi, habis bir ölümle ölmüşlerdir Ya hakaret ettikleri Müslüman'ların ellerine düşerek idam edilerek, ya da Hz. Peygamber'in 'Ya Rab ona bir itini musallat et ' diye beddua etmesiyle ölmüşlerdir. Nüfuzu olmayanların ve köle olanların durumu daha acıklı idi. Ayrıca Müslüman olanlara bizzat kendi aileleri türlü türü işkenceleri reva görebiliyorlardı. İslam'ın en azılı düşmanlarından olan Ümeyye b.Halef'in kölesi olan Bilal- Habeşi (ra) bazen 24 saat aç susuz bırakılıyor, bazen de boynuna ip takılarak Mekke de ücretle tutulan çocukların tarafında sokak sokak dolaştırılıyordu, buna rağmen taviz vermeyip yüzlerine karşı 'Allah birdir' diye haykıran Bilal-i Habeşi'yi efendisi Ümeyye b. Halef kavurucu sıcaklar altında sırtını güneşin sıcaklığından ateş parçası haline gelmiş kızgın taş ve kumlara sürttürüp yaktırır. ağzına güneşte kurumuş bir lokma et verdikten sonra göğsüne kocaman bir kaya parçası koydurur ve Lat ve uzza'ya tapmadıkça azaba devam edeceğini söylerdi. Hz.Bilal'in 'Allah birdir' demeye devam etmesi üzerine çileden çıkan Ümeyye b. Halef işkencesini Hz. Bilal bayılıp kendisinden geçene dek sürdürürdü. Hz.Ebubekir'in telkin ve vesilesi ile İslam'a giren Osman b. Afvan da, ilerlemiş yaşına rağmen, amcası tarafından işkenceye maruz bırakılmıştır.Yine Hz.Ebubekir'in delaletiyle Hz. Osman ' dan hemen sonra Müslüman olan Talha b. Ubeydullah Kureyş'in azılı pehlivanlarından Nevfel b. Adviye tarafından bir iple bağlanıp işkenceye tabi tutulmuştur.

Kureyş'in ileri gelen ve zengin ailesine mensup olan Halid b.Said (ra) bir gece rüyasında Allah Resulü'nün kendisini cehenneme atmaya çalışan babasından kurtardığını görmüş ve bu rüya üzerine Müslüman olmuştur.Oğlunun ibadet ettiğini duyan babası Ebu Uhayha vazgeçmesi için ısrar etti. 'Hz.Muhammed'in dinini asla bırakmam' şeklindeki cevap üzerine, elindeki sopa kırılıncaya kadar oğlunu döven Uhayha, onu iaşesini kesmekle tehdit etti.Oğlunun 'rızkı veren Allah'tır' şeklindeki mukabelesi üzerine iyice hiddetlenen Ebu Uhayha onu hapsettirerek günlerce aç susuz bırakmaktan çekinmemiştir. İlk Müslümanlardan olan Sa'd b.Ebi Vakkas da, annesi tarafından zulme uğratılmıştı.

HÜZÜN YILI (M.620)

Üst üste gelen acı hadiselerin ilki, Hz. Peygamber'in dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın vefatı oldu
Allah Resulü çok müteessir olmuştu.Oğlunun cenazesini taşırken karşıda duran Kuaykıan dağına ; "Ey dağ! Benim başıma gelen şey, senin başına gelseydi, dayanamaz yıkılırdın.", demesi bu derin teessürünün bir ifadesidir. Henüz Kasım'ın vefatının hüznü dağılmadan Allah Resulü , diğer oğlu Abdullah'ı da kaybetti. Bu acı hadiseler sebebiyle Allah Resulü ve Müslümanların kalpleri kan ağlarken, müşrikler taziye etmek şöyle dursun, sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Hatta içlerinden Ebu Cehil ve As b. Vail işi daha ileri götürerek: " Artık Muhammed ebterdir, nesli kesilmiştir.", diye alay edecek kadar küstahlaşmışlardı.Bu lakaba oldukça alınan Allah Resulü'nü teskin etmek üzere, Allah(cc) Kevser süresini inzal buyurmuştur. " Doğrusu, biz sana kevseri ihsan etmişizdir. Öyle ise Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Asıl ebter, şüphesiz seni kötüleyendir."
Bir müddet sonra amcası Ebu Talib hastalandı. Artık ölüm döşeğinde idi. Allah Resulü bir yandan kendisini korumak uğruna herşeyini feda eden çok sevdiği amcasını kaybedeceğine üzülürken, bir yandan da Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman olmasını istiyordu.Bu sebeple O hastalığı boyunca amcasının yanında pervane olmuş defaatle Kelime-i Şehadete çağırarak; " Ey amcacım, gel sen 'La ilahe illallah'de de ,onunla sana ahirette şefaat edebileyim ", teklifinde bulunmuştu. Amcası bu teklife : " Vallahi benden sonra sana ve atalarının oğluna, çok yaşlanmaktan dolayı bunaklık atfetmeleri korkusu olmasaydı. İstediğin şeyi söyleyip sana tabi olurdum. Kureyş, o istediğin sözü, ölümden korkarak söylediğimi zannedecekleri için söylemeyeceğim." dedi. Allah Resulü'nün ; " Ey amca, şunu bilmelisin ki ,Allah tarafından alıkonuluncaya kadar, senin affedilmeni isteyip duracağım." sözleriyle mukabele etmesi üzerine Allah (cc) Resulünün şahsında mü'minlere şu ölçüyü inzal etti ; " Hakikat sen ,her sevdiğin kişiye hidayete erdiremezsin. Fakat Alla'tır ki , kimi dilerse ona hidayet verir ve O hidayete erecekleri daha iyi bilendir." ( kassas,56 / Tevbe,113 )
Ebu Talib'in vefatından üç gün gibi kısa bir süre sonra da, hanımı Hz. Hatice'yi kaybetti.Teslimiyeti, itaati muhabbet ve merhametiyle Allah Resulü'nün kalbinde taht kuran Hz.Hatice'yi kaybetmek,Allah Resulünü derin bir teessüre boğdu.Ona karşı müstesna bir sevgisi vardı.En büyük destek ve tesellicisi idi.Vefatından sonra dahi onu hiçbir zaman unutmadı ve rahmetle andı. Öyle ki Hz. Aişe, hayatta olmadığı halde en çok Hz.Hatice'yi kıskandığını itiraf etmiştir. Allah Resulü'nün şu sözü onun Allah katında ve mü'minlerin gönlünde ne kadar ulvi bir yeri olduğuna delalet eder: " Kendi zamanındaki kadınların hayırlısı İmran kızı Meryem idi. Bu ümmetin kadınlarının hayırlısı da Hatice'dir."
Doğmadan önce babasını,altı yaşında iken annesini kaybederek öksüz ve yetim kalan Allah Resulü, amcasını ve hanımını kaybetmekle belki de ikinci kez öksüz ve yetim kalmıştı. Yüklendiği bu çile ve hüzün dolu hadiselerden ötürü bu yıla " HÜZÜN YILI " denmiştir.

İnsanlığı hakka ve hakikata sevkedip dünya ve ahiret saadetlerini sağlamak üzere Allah Teâlâ tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz, genellikle kabul edildiğine göre 20 Nisan (12 Rabiulevvel) 571 Pazartesi günü Mekke'de doğdu. İslâm tarihi kaynakları, Hz. Peygamber'in nesebi ta Hz. Adem'e kadar sıralanan Şecere tabloları ile belirlemişlerdir. Bu kaynaklarda Hz. Peygamber'in yirminci göbekten atası olan Adnan'a kadar ittifak edilmiş, ancak Adnan'dan sonra verilen isimlerde bazı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Ama O'nun Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail soyundan olduğunda şüphe yoktur. Buna göre Adnan'a kadar Rasûlullah'ın şeceresi şöylece sıralanır: Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib b. Hâşim b. Abdümenâf b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b b. Lüeyy b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. En-Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar b. Nizâr b. Me'add b. Adnan.
hurbyy isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hurbyy Mesajına 2 Kere Teşekkür Edildi:
dombili (04-25-2008), hserdar38 (12-01-2007)

Bütün Oyunlar
Binlerce Bedava flash oyun www.OyunSkor.com

 

Bedava Tv İzle
Bedava televizyon izle 

 

Gazete Oku
Günlük Gazeteler ve Haber Siteleri GazeteOku.Gen.TR

 

Ödev
45bin ödev ücretsiz indirin

Alt 07-31-2006, 06:48 PM   #2
aşkınaşo
Süper Üye

İZMİR Şubesi
 
 
aşkınaşo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2006
Mesajlar: 260
Ruh Halim:

Seviye: 15 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 0 / 352
Güç: 86 / 2027
Deneyim: 8%


Teşekkür Sayısı: 11
27 Mesajına 31 Kere Teşekkür Edildi
aşkınaşo will become famous soon enough
aşkınaşo - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

çok iyi yararlandım abi saolasın
aşkınaşo isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-04-2006, 03:05 PM   #3
sek_O
Çaylak üye

 
sek_O - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jul 2006
Mesajlar: 9
Seviye: 1 [♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 0 / 21
Güç: 3 / 116
Deneyim: 86%


Teşekkür Sayısı: 0
0 Mesajına 0 Kere Teşekkür Edildi
sek_O will become famous soon enough
 
Standart

Allah razı olsun,eline emeğine sağlık.
sek_O isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-02-2007, 01:42 PM   #4
yeni cemre
Kıdemli Üye

 
yeni cemre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jun 2006
Mesajlar: 469
Seviye: 20 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 47 / 476
Güç: 156 / 2659
Deneyim: 5%


Teşekkür Sayısı: 230
102 Mesajına 156 Kere Teşekkür Edildi
yeni cemre will become famous soon enough
 
Standart

Allah Razı Olsun....
yeni cemre isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-24-2007, 10:38 AM   #5
nimet_13
ÜyeMANİA

BİTLİS Şubesi
 
 
nimet_13 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Aug 2006
Mesajlar: 2.160
Ruh Halim:

Seviye: 38 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 278 / 926
Güç: 720 / 4699
Deneyim: 7%


Teşekkür Sayısı: 363
216 Mesajına 388 Kere Teşekkür Edildi
nimet_13 will become famous soon enough
 
Standart

allah razı olsun senden paylaşımın için
nimet_13 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 03-12-2007, 09:55 PM   #6
kalpler bir olsun
Banned

 
Üyelik tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 1.242
Seviye: 30 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 222 / 740
Güç: 414 / 2917
Deneyim: 62%


Teşekkür Sayısı: 106
97 Mesajına 134 Kere Teşekkür Edildi
kalpler bir olsun will become famous soon enough kalpler bir olsun will become famous soon enough
 
Standart

çok güzel paylaşım ellerine sağlık
kalpler bir olsun isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11-28-2007, 01:34 PM   #7
RenkyoK
Moderator

İZMİR Şubesi
 
 
RenkyoK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jun 2007
Mesajlar: 3.428
Ruh Halim:

Seviye: 45 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 1656 / 1656
Güç: 1142 / 2948
Deneyim: 17%


Teşekkür Sayısı: 775
340 Mesajına 497 Kere Teşekkür Edildi
RenkyoK will become famous soon enough RenkyoK will become famous soon enough
 
Standart

Detaylı ve hoş bir anlatımla konuyu ele almış... Allah razı olsun...
RenkyoK isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-01-2007, 06:39 PM   #8
hserdar38
SüperMANİA

NİĞDE Şubesi
 
 
hserdar38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Aug 2006
Mesajlar: 4.986
Ruh Halim:

Seviye: 51 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 1314 / 1643
Güç: 1662 / 6598
Deneyim: 56%


Teşekkür Sayısı: 1.185
785 Mesajına 1.360 Kere Teşekkür Edildi
hserdar38 has a spectacular aura about hserdar38 has a spectacular aura about
 
Standart Mekke ve Kâbe ile İlgili Özel Vazifeler

) Mekke ve Kâbe ile İlgili Özel Vazifeler

Mekke şehrini kuran Kusayy, şehrin idâresi, Kâbe'nin bakımı ve Kâbe'yi ziyârete gelenlere hizmetle ilgili bazı görevler ihdâs etti. Bu hizmetler Hz. İsmâil'in neslinden olan kimseler tarafından yerine getiriliyordu. Bu hizmet ve görevlerden bir kısmı şunlardır:

1- Hicâbe: Kâbe'nin perdedarlığı ve anahtarlarını taşıma görevidir.

2- Sikâye: Kâbeyi ziyârete gelenlerin suyunu temin etme ve Zemzem kuyusuna bakma görevidir.

3- Rifâde: Kâbeyi ziyâret için Mekke'ye gelenleri ağırlama, barındırma ve muhtaçlara yardımcı olma hizmetidir.

4- Nedve: Kusayy tarafından yapılan "Dâru'n-Nedve" adlı istişâre meclisi binâsında yapılan toplantılara başkanlık etme görevidir. Savaş, sulh ve memleketin diğer bütün önemli işlerinin kararı, burada yapılan toplantılarda verilirdi. Kırk yaşından küçük olanlar, bu meclise alınmazlardı.

5- Livâ: Savaş zamanında ve askerin toplanmasında sancağı taşıma görevidir.

6- Kıyâde: Savaşta askere komuta etme görevidir.

7- Sefâre: Aynı toplum içindeki fertler veya kabîleler arasında meydana gelen çekişmelerde hakem olarak arabulma hizmetidir.

8- Hazine-i emvâl: Savaş için hazırlanan silâh, mal ve âletleri muhâfaza etme görevidir.

9- Ezlâm: Oklar ile fal bakma işidir.

Kâbe'nin üzerine konulmuş olan Hubel adlı putun yanında üç fal oku vardı. Birinde: "emeranî rabbî" (Rabbım bana emretti); diğerinde "nehânî rabbî" (Rabbım bana yasak kıldı), yazılıydı. Üçünçüsü ise boştu.

Yapacağı iş konusunda karar veremeyen kişi, ezlâm işiyle görevli kimse aracılığı ile bu oklardan birini çekerdi. Birinci ok çıkarsa, tasarladığı işi yapar, ikincisi çıkarsa o işten vazgeçerdi. Üçüncüsü çıkarsa, o işi bir yıl erteler, ertesi sene falı yenilerdi.

10- Nezâre: Bir yerden başka bir yere nakledilecek eşyayı kontrol ve muâyene ettikten sonra "taşıma ruhsatı" verme görevidir.

Araplar arasında her biri büyük bir şeref sayılan bu hizmet ve görevlerin hepsi Kusayy'ın elinde toplanmışken daha sonra Kureyş arasında dağılmıştır.
__________________
Her Hakkım Saklıdır®
| l | l l l l l | l l l | | l l | l
² ¹ ° ¹ ³ ² ¹ ³ ° ¹ ² ¹ ³ ¹ ³


hserdar38 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-01-2007, 06:42 PM   #9
hserdar38
SüperMANİA

NİĞDE Şubesi
 
 
hserdar38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Aug 2006
Mesajlar: 4.986
Ruh Halim:

Seviye: 51 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 1314 / 1643
Güç: 1662 / 6598
Deneyim: 56%


Teşekkür Sayısı: 1.185
785 Mesajına 1.360 Kere Teşekkür Edildi
hserdar38 has a spectacular aura about hserdar38 has a spectacular aura about
 
Standart b) Zemzem Suyu

Hz. İbrâhim, Milâttan yaklaşık 2000 yıl kadar önce, Irak'ta Sümer şehirlerinden "Ur" sitesinde dünyaya geldi. Peygamber olduktan sonra, halkı tek Allah'a imâna dâvet ettiği için, Bâbil Hükümdârı Nemrut tarafından ateşe atıldı. Fakat Allah'ın emri ile ateş onu yakmadı.(9) Kendisine imân eden İbrâni'lerle Filistin'e göçtü. Birara Mısır'a gitti, orada da kendisine imân eden kimse bulamadığı için, tekrar Filistin'e döndü.

Hz. İbrâhim, karısı Hâcer ile henüz annesini emmekte olan oğlu Hz. İsmâil'i Allah'ın emri ile Filistin'den alıp, Mekke'ye, Kâbe'nin bulunduğu yere götürdü. Onlara bir dağarcık hurma ve bir kırba su bırakarak yanlarından ayrılıp Filistin'e döndü. O esnâda, henüz Kâbe yapılmamış, Mekke şehri kurulmamıştı. Etrâfta ne insan, ne su, ne de hayat işâreti vardı.

Hz. İbrâhim, eşi ve çocuğundan ayrılıp onları göremeyecek kadar uzaklaştıktan sonra, Kâbe'nin bulunduğu yere yönelerek:

"Rabbımız, zürriyetimden bir kısmını senin kutsal evinin yanında, ekin bitmez (çorak), bir vâdi içinde yerleştirdim. Rabbımız, (beyt'inde) namaz kılmaları için, insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları meyvelerle rızıklandır..."(10) diye duâ etti ve uzaklaşıp gitti.

Yanlarındaki hurma ve su bittikten sonra, Hâcer çocuğunu olduğu yerde bırakıp, bir can yoldaşı görebilmek ve birkaç yudum su bulabilmek ümidiyle Safâ ile Merve tepeleri arasında gidip geldiği esnâda bir melek, ökçesiyle Zemzem suyunu ortaya çıkarmıştı. Hâcer bu sudan kana kana içti, çocuğunu emzirdi ve Allah'a hamdetti.
__________________
Her Hakkım Saklıdır®
| l | l l l l l | l l l | | l l | l
² ¹ ° ¹ ³ ² ¹ ³ ° ¹ ² ¹ ³ ¹ ³


hserdar38 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-01-2007, 06:43 PM   #10
hserdar38
SüperMANİA

NİĞDE Şubesi
 
 
hserdar38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Aug 2006
Mesajlar: 4.986
Ruh Halim:

Seviye: 51 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Aktiflik: 1314 / 1643
Güç: 1662 / 6598
Deneyim: 56%


Teşekkür Sayısı: 1.185
785 Mesajına 1.360 Kere Teşekkür Edildi
hserdar38 has a spectacular aura about hserdar38 has a spectacular aura about
 
Standart FİL VAK'ASI (Ebrehe'nin Kâbe'ye Saldırması) (571 M.)

3-
Habeşistan Kırallığı'nın Yemen Vâlisi Ebrehe, Hristiyanlığı Arabistan'da yaymak ve Arapları Kâbe ziyâretinden vazgeçirmek için, San'a'da muhteşem bir kilise yaptırmıştı. Fakat, Araplardan bu kiliseye ilgi gösteren olmadı. Üstelik, Kinâne Kabîlesi'nden bir Arap, bir gece gizlice kilise içine pisledi. Ebrehe bunu bahâne ederek büyük bir ordu ile Kâbe'yi yıkmak üzere Mekke üzerine yürüdü. Arapların bu orduya karşı koyabilecek güçleri yoktu. Mekkeliler şehri boşaltarak etraftaki dağlara çekildiler.

Ebrehe, Mekke yakınlarında karargâhını kurdu. Kureyş Kabîlesinin reisi olan Abdülmuttalib'e elçi göndererek, kan dökmek üzere değil, sâdece Kâbe'yi yıkmak için geldiğini bildirdi. Bu esnâda Ebrehe'nin öncü kuvvetleri Mekkelilerin sürülerini yağmalayıp ordugâha götürmüşlerdi. Bunlar arasında Abdülmuttalib'in de yüz devesi vardı. Abdülmuttalib, Ebrehe'ye giderek yağmalanan sürülerin geri verilmesini istedi. Ebrehe:


-"Ben, Kâbe'yi yıkmamam için ricâya geldiğini sanmıştım. Görüyorum ki sen, develerinin derdindesin, bunu sana yakıştıramadım..." deyince, Abdülmuttalib büyük bir vakarla:

-" Ben, develerin sâhibiyim, onları istiyorum. Kâbe'nin de sâhibi var. O'nu sâhibi koruyacaktır" diye cevap vermişti. Bu cevap karşısında Ebrehe, Abdülmuttalib'in develerini ve Mekkelilerin yağmalanan bütün mallarını geri verdi.



Kur'an-ı Kerîm'de de açıklandığı üzere, Ebrehe amacına ulaşamadı. Kâbe'yi yıkmak üzere hücûma geçileceği sırada, Ebrehe'nin her seferinde berâberinde bulundurduğu Mamut adlı büyük fil ile diğer filler her türlü çabaya rağmen, diz çöküp oldukları yerde kaldılar; Kâbe cihetine yürümediler. Bu esnâda gök yüzünde beliren sürü sürü kuşlar, ağızlarında ve pençelerinde taşıdıkları küçük taşları Kâbe'ye hücûma hazırlanan askerlerin üzerine bıraktılar. Ebrehe'nin büyük ordusu bir anda perişan oldu.(17) Büyük bir kısmı orada telef oldu. Kaçıp kurtulabilen askerlerin bir kısmı ile Ebrehe San'a'ya döndü ise de, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak çok geçmeden öldü.

Ordu'nun önünde yürüyen filler sebebiyle, tarihte bu hâdiseye "Fil Vak'ası", bu olayın meydana geldiği seneye de "Fil Yılı" denilmiştir.


"Kâbe'yi yıkmağa gelen fil sâhiplerine, Rabbinin ne ettiğini görmedin mi? Onların kötü plânlarını (hile ve düzenlerini) boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine sert taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Sonunda onları yenilmiş ekin yaprağı gibi yapıverdi". (Fil Sûresi, 1-5)



Rasûlllah (s.a.s.) Efendimiz, Fil Vak'ası'ndan 52 gün kadar sonra dünyaya geldiği için bu olayı görmemişti. Fakat bu Sûre indiği esnâda bu olay o kadar iyi biliniyordu ki, hayatta olanlardan, olayı görmemiş olanlar da sanki görenler kadar olaydan haberdardı. Bu sebeple Hz. Muhammed (s.a.s.) olay sırasında henüz dünyaya gelmemiş olduğu halde "görmedin mi?" buyrulmaktadır. Burada görmek , "bilmek ve duymak" anlamında kullanılmıştır.

 
 
  Bugün 48 ziyaretçi (113 klik) kişi burdaydı!
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol